7 Temmuz 2012 Cumartesi

İç Ses 1

anlamak, anlatmak, anlaşılmak  üzerine...

anlaşılma ihtiyacımın arttığı şu günlerde çokça kafa yoruyorum anlamak üzerine.
 nedir anlamak, neyi-kimi-ne zaman anlarız ya da anlamayız, niçin anlaşılamayız, anlamak ve anlaşılmak için ne yapmalıyız?
bu ve benzeri sorular beynimi kurcalayıp duruyor. kendimce çıkarımlarda bulunuyorum. hatalarımı görüyorum, ama en çok da anlaşılamadığımı düşündüğüm kişi ya da kişilerin hatalarını görüyorum. işte o anda karşı tarafı anlayamamış olma ihtimalimi düşünüyorum.

biliyorum ki, bir konuda hatanın çoğunu karşımdakinde buluyorsa nefsim, empati kuramıyorumdur. karşımdakini anlamıyorumdur. o halde ne yapmalıyım? hemen empatiye sarılmalıyım. kendimi karşımdakinin yerine koyuyorum ve görüyorum ki, onunda çokça hakları, haklı olduğu noktaları var. böylece onu anlıyorum. sorun kısmen çözülüyor.

peki ya anlıyor ama anlaşılamıyorsam? işte o zaman  kötü. işte o zaman  kendimi anlatmayı deniyorum. anlatırken karşımdakinin gözlerinin içine bakıyorum. bir yandan anlatıyorum, bir yandan onu teste tabi tutuyorum. bir yandan anlatıyorum, bir yandan ne kadar anlatsamda beni anlamayacağını düşünüyorum. bir yandan anlatıyorum, bir yandan şimdi anlasa bile birdahaki sefer yine beni anlamayacak diyorum. sonuç; anlaşılamıyorum.

ve şimdi yazdıkça görüyorum ki, galiba anlaşılamamın ilk sebebi içimdeki umutsuzluk, ya da karşımdakine olan güven eksikliğim. yine bardağın boş tarafını görüyor oluşum, yine bir olaya olumsuz tarafından yaklaşıyor oluşum.

sebep-sonuç ilişkisini hallettiğime göre, artık çözüme geliyorum. bardağın dolu kısmını arıyorum...

buldum; mesela anlaşılmak için konuşabiliyor olmam ve bunun karşısında dinlenilmem müthiş birşey. ya konuşmasaydım? konuşmayıp içime atsaydım da bir gün  bom! diye patlasaydım. ya da konuşmama rağmen karşımdaki beni umursamasaydı, dinlemeseydi? ya da ne bileyim sorunlarımızı farkedip çözüm arama yoluna gitmeseydik? bunların ne kadar önemli olduğunu görüyor ve kendimi -oldukça- şanslı hissediyorum şu an.

hem, birşey daha buldum: biz bunları yapabiliyorsak, birbirimize değer veriyoruz demektir, yani benim değerim-sevgim tek taraflı değil, karşılıklı. o zaman benim onun için sahip olduğum duygulara o da benim için sahip. he heeey, yani ben onu ne kadar anlamak istiyor ve bunun için çaba gösteriyorsam, o da beni anlamak istiyordur. zaten benimle konuşarak ve beni dinleyerek çabasını gösteriyor. o halde duygularımı ona anlattığımda beni anlamayacağını düşünmem yersiz:)

meğer bardak doluymuş...

teşekkür ederim yazı.. seni yazmaya başlarkenki asık suratımı, ağzım kulaklarımda moduna döndürdüğün için.ve teşekkür ederim; beni anladığın için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sizin yorumunuzu alayım:))