11 Şubat 2010 Perşembe

Aile İçi İletişim


dün eşimle birlikte Uzman Danışman Psikolog Yasemin Yalçın Aktosun'un ''Aile içi iletişim'' konulu seminerine katıldık. eşlerin birbirleriyle ve çocuklarıyla iletişimlerindeki doğrular ve yanlışlardan bahsetti. çok akıcı, çok faydalı bir seminerdi. çıkışta eşimle birlikte birbirimize bakıp ''ne çok yanlışımız varmış değil mi?'' dedik. eminim birçok çift bu soruyu birbirine sormuştur.
şimdi tuttuğum notları kısaca sizinle paylaşmak istiyorum:

*herkes kendine sormalı ben nasıl bir insanım? doğrularım-yanlışlarım neler?
  ben nasıl bir eşim? bir eş olarak doğru ve yanlışlarım neler?
  ben nasıl bir anne-babayım? anne ya da baba olarak doğrularım-yanlışlarım neler? tüm bu soruların cevaplarını bulup yanlışlarımızı düzeltmekle başlamalıyız işe.

*bir kadın veya erkek çocukluğunda birtakım sorunlar yaşamışsa bu sorunları eşine ve çocuğuna yansıtır. örneğin bir kadın hiç iltifat görmediyse kızının sürekli iltifat görmesini ister ve çocuğu sürekli güzel giydirmeye, süslemeye çabalar. oysa çocuk bundan hoşlanmıyor, hatta rahatsız oluyor olabilir.
 veya bir baba okumak istemiş ama okuyamamışsa çocuğunu sürekli kurslara gönderir, özel dersler aldırır ama çocuğun o yönde bir isteği ya da kabiliyeti yoksa babanın bu tutumu ters tepebilir.
*anne-babalar kendi sorunlarını- zaaflarını çözmeden çocuklar üzerinde baskı kurmamalıdırlar.

* çocuklar hızımıza yetişebilmek için öğrenemeden büyüyorlar. örneğin dışarı çıkılacak ve çocuğa çoraplarını getir ya da giy diyoruz. çocuk tam çoraplarını aldığı sırada çekmecenin raylı olduğunu farkediyor ve açıp kapatıyor, açıp kapatıyor, biz ''hadiiii'' diye bağırıyoruz. çocuk korkudan bırakıyor, bu defa da çorapların nasıl içiçe geçmiş olduklarına takılıyor ve onları incelemeye koyuluyor ki biz yine bağırıyoruz ''çabuk ool, bak bir daha seni hiçbir yere götürmeyeceğim!'' çocuk üzülüyor, oysaki o    kendisi için çok faydalı bir süreç olan -inceleyerek öğrenme- sürecini yaşıyordu. fakat biz geç kalmamak adına onu bu süreçten mahrum bıraktık.
*dökmesin ya da doysun diye yemeğini biz yediririz, çocuk öğrenemez. kolaylık olsun diye cırtcırtlı ayakkabı alırız, bağcık bağlamayı öğrenemez. yeni yürümeye başladığında dört tarafa minderler koyarız, düştüğünde canının acıyacağını öğrenemez.

*istediğiniz kadar nasihat edin, çocuk sizden gördüğünü alır!

*anne-baba daha bebeklikten itibaren herşeye hayır derse çocuk 15 yaşına geldiğinde anne-babanın çocuğun gözünde hiçbir ehemmiyeti kalmayacaktır. çünkü o anne baba artık hayırlarını tüketmiştir.

*evinizin iklimi nasıl? evin iklimini karı-koca oluşturur. karı-koca buluttur, eğer kararıp çarpışırlarsa çocuk ıslanır, sular altında kalır.  tam tersine karı-koca masmavi gökyüzünde iki bulutsa hafif açılıp çocuklarına güneşli bir dünya sunarlar.

*çocuk anne-babayı dünyanın kendisine verdiği ilk promosyon olarak görür ve dünyayı onlarla tanır. anne-baba birbirine bağırıyor, agresif davranıyorlarsa çocuk dünyayı öyle görür ve kimse bana bağırmadan ben bağırayım diyerek agresif tavırlar sergiler ya da kimse bana bağırmasın diye ben susayım, hiçbirşeye karışmayayım diyerek içine kapanır.

*çocuk tam anne ya da babsıyla güzel vakit geçiriyorken eşlerden biri diğerine sert davranır ya da surat asarsa çocukta güvensizlik oluşur. evet benim annem (ya da babam) iyi bir kadın fakat bana gülerken babamı tersledi. demek ki maskeli. demek ki birgün beni de tersleyebilir. demek ki annem-babam (bu dünya) güvenilmez! diye çıkarımda bulunur.

*çocuğun hafızası bomboştur. anne-babadan alır, hafızasını doldurur. ahiretteki kameradan önce sizi kameraya alır, bebekken alır kaydeder, çocukken alır kaydeder, ergenlikte alır kaydeder ve 20 yaşına geldiğinde alıp kaydettiği herşeyi davranışlarıyla sergiler.

*eşinize nasıl hitap edersiniz? mutlaka bir hitabınız olmalı ve onu sahiplenmelisiniz. birbirinize mutlaka saygılı davranmalısınız ve çocuk anne ya da babaya saygısız davrandığında mesela bağırdığında '' bak yavrum şu an çok gergin olabilirsin ama o senin annen (baban) ve benim de karım. ona böyle saygısız davranmana izin veremem.) demeliyiz.

*eve girerken birbirimizi karşılamalıyız. evde biri varsa ev halkından biri içeriye gireceği vakit anahtar kullanmamalı. birbirimizden habersiz, herkes kendi dünyasını yaşamamalı.

*birbirimize sevgimizi dile getirelim, hediyeleşelim.

*eşimiz yanlış davranıyorsa biz de yanlış davranmak zorunda değiliz. satranç oynamıyoruz, o şunu yaptı, ben de bir hamle yapmalıyım. şah-mat diyemeyiz.

*benim çocuğum gerçekte nasıl bir çocuk? sorusunu kendimize sormalı ve çocukları hayallerimizdeki gibi değil oldukları gibi kabullenmeyi bilmeliyiz. kabiliyetlerini farkedip o yönde ilerlemesine yardımcı olmalıyız. yoksa hayalimizdeki şekilde yetiştirmeye çalışırsak çocuk da biz de üzülebiliriz.

*gebelik tek taraflı değildir. erkekler benim karım hamile deyip kenara çekilmemeli!

* kadının en iyi psikoloğu kocasıdır. 3 seanslık psikoterapi yerine erkek akşam eve geldiğinde hanımının alnına içten bir buse kondurup '' karıcığım ben seni de çocuklarımızı da çok seviyorum'' dediğinde tüm sorunlar çözülecektir.

* çocuğunuzun tırnak yeme, alt ıslatma, hırçınlık vs. gibi problemleri varsa ''çocuğumdan bana mesaj var'' demeliyiz. çocuk anlatmak istediklerini, problemlerini ancak öyle anlatabiliyordur.

*çocuğumuz bizim aynamızdır. çocuğunuza bakın, nasıl biri olduğunuzu anlayın!

aslında daha devamı var ama onları başka bir zamana bırakmak istiyorum çünkü yeterince uzun bir yazı oldu bile:)

4 yorum:

  1. bu tarz seminerlere hatırlatmalara anne baba olarak bir kere değil sürekli ihtiyacımız var diye düşünüyorum ..
    ben bazen eşimle bile çocukların eğitimi için konuştuğumuzda bile rahatlıyorum kendime geliyorum ...
    sözün özü ebeveyniz bu yüzdende iyi bir eğitim için bizlerinde sürekli eğitimimizi tazelememiz gerekiyor...
    paylaşım için teşekkür ediyorum
    sevgiyle kalın ....

    YanıtlaSil
  2. sevgi hanım, imkan oldukça katılmaya çalışıyoruz eşimle böyle seminerlere, ve her seferinde bilgilerimizi tazelediğimizi, ve yeni şeyler öğrendiğimizi farkediyoruz. tabii önemli olan bu öğrenilenleri hayata geçirebilmek. bunu için de çabalıyoruz, umarım başarılı oluyoruzdur.
    bu arada tüm anne-babalara, hatta anne-baba adaylarına tavsiye ediyorum bu tür seminerleri.
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Merhaba,çok güzel bir yazı olmuş.Hepside çok doğru.Keşke insanlar dünyaya bir çocuk getiriken bu kadar blinçli ve sabırlı olabilseler...Keşke herkes herkes öz eleştiri yapabilse.Keşke ,keşke...ne kadar keşler var hayatta.Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. güzel duygularınızı bizimle paylaştığınız için ben teşekkür ederim...

    YanıtlaSil

sizin yorumunuzu alayım:))