20 Mart 2010 Cumartesi

Eşrefpaşalılar

''güzel mi değil mi, gitsem mi gitmesem mi'' diye düşünürken eşim biletleri elime tutuşturunca kendimi sinemada buldum:) iyi ki de gitmişim (hatta tekrar mı gitsem acaba diye düşünüyorum şu an:)) hem güldüm, hem ağladım, hem de birsürü şey öğrendim. ama doyamadım, umarım devamı gelir...

bu film bana neler öğretti biliyor musunuz:
*bir şeyi yapmaya karar verdiğimizde önümüze çıkan engellere takılmadan (ki bu engeller hakaret ya da tehdit boyutuna bile gelse!) devam etmek gerektiğini...
*itibarın dış görünüş ile değil yürek ve bilek ile kazanılabileceğini ve eğer post ile kazanılacak olsa en büyük itibarın ayılarda olması gerektiğini...
*kelebeklerin ömrünün neden 2 gün olduğunu...
*Abdulkadir Geylani'nin annesinden önce doğduğunu..:))
*birisini çok ama çok sevdiğimi ve onun kılına zarar gelse canımın çok feci yanacağını...(Allah ona uzun ömür versin.)
*güç için yaşayanların gerektiğinde gözlerini kırpmadan öldürebileceği gibi, erdem için yaşayanların da gerektiğinde gözlerini kırpmadan ölüme yürüyebileceğini...
*çiçeği görmemiş adamın çöldeki bahçıvanı tanımayacağını, anlamayacağını...
*küfürsüz ve belden aşağı laflar edilmeden de insanların doyasıya güldürülebileceğini...
*halen ailece şen kahkahalar atılarak izlenebilecek filmler olduğunu...
bir de eşrefpaşalıları tanıdım bu film sayesinde ve onları çok sevdim. hepsine burdan selam olsun!:) 

P.S. Yücel Arzen ve Devrim Gürenç'in seslendirdiği ve henüz albümü çıkmadığı için sadece filmde dinleyebildiğimiz ''içim yanıyor''adlı şarkıyı çok beğendim.

film özetine geçecek olursak;
İzmir Eşrefpaşa’dan gelip İstanbul’a yerleşmiş iki dosttan biri olan Tayyar (Hüseyin Soysalan), güç ve iktidar tutkusu ile büyük bir mafya lideri olurken; Davut (Turgay Tanülkü), küçük mahallesinde namusuyla kahvesini işletmektedir.
İkisi de aynı kadını sevmiştir fakat Madam Eleni (Sermin Hürmeriç) Davut’u sevmesine rağmen Tayyar ile evlenmek zorunda kalmıştır. Bir de kızı Duygu (Deniz Özpınar) dünyaya gelir. Fakat Tayyar, Madam’ın gönlünün Davut’ta olduğunu bildiğinden bunu sindiremeyip kızı ile birlikte Madam’ı ortada bırakır. Tayyar bir şekilde intikam alacaktır ve bunu Davut’un evlatlığı Nusret’i (Burak Tarık) kendi yoluna çekerek yapacaktır. Mahalle kabadayısı Nusret ise bir tarafta sevdiği kız, sevdiği insanlar; diğer tarafta ise para ve saltanat arasında kalır. Bu iki dünya arasında bocalarken mahallenin metruk camisine bir Hoca (Sinan Taymin Albayrak) tayin olur ve olayların seyri değişmeye başlar…

1 yorum:

  1. Sana katılıyorum bende çok beğendim filmi romantizm olması için yatak odası sahneleri komedi olması içinde küfür sahneleri olması gerekmediğini gördük..yaygınlaşması ümidiyle..

    YanıtlaSil

sizin yorumunuzu alayım:))